20.01.2022
Banko Rosso - Dünyanın İlk Tefecilik Bürosu
Banka sözcüğü İtalyanca “banco” kelimesinden geldiği belirtilmektedir. Şöyle ki o dönemlerde (14.yy) dünyanın ilk bankerlerinden sayılan Lombardiyalı Yahudiler, bankacılık işlemlerini pazarlarda, Banco Rosso denilen binanın önüne koydukları birer masa(tavule) ve arkasındaki "banci" denilen ahşaptan sabit bir platform üzerinde yaparlardı.
Yine o dönemde Yahudiler, yaşadıkları şehirleri (özellikle Floransa, Venedik ve diğer önemli Avrupa kentlerini) halihazırda yıllardır finanse ediyorlardı ve dolayısıyla ülkelerin yönetimlerinde bu sayede etkili olabiliyorlardı.
(Ali Perşembe,Borçlular & Kreditörler,Makale,2011)
Günümüzde ise finansal sistemler genel manasıyla finansal piyasalar (tahvil,bono vd. türev piyasalar) ve finansal aracılardan (bankalar, sigorta şirketleri, sosyal güvenlik kuruluşları vb.) oluşmaktadır.
Bir finansal sistemin fon kaynağıysa yurt içi tasarruflar ile ülkeye aktarılan yurt dışı tasarruflardan (dış borçlardan) oluşur. Sisteme giren bu fonlar yine bireyler, şirketler ve belli kamu kurumlarına sunulur. Haliyle fon arz edenler (tasarrufçu) ile fon talep edenler (kredi alanlar) olarak iki grup ortaya çıkar. Bu ortaya çıkan iki gurubun arasında bir de aracı vardır. İşte banka da burada devreye girmektedir.
Bankalar başta olmak üzere finansal piyasalar, borç vermek isteyen ile alıcının birbiriyle buluşma olanağını sağlar. Evet, belki bankanın ortaya çıkışı Yahudiler' in meslek olarak icra ettiği tefecilik üzerineydi. Fakat bankanın geçmişten günümüze finansal sistemin önemli bir çarkı ve de mevcut sistem içerisinde olmazsa olmaz bir unsur olduğunun da altını çizmemiz gerek.
Galileo Galilei'ye yardım etmiş, Avrupa'da Rönesan'a öncülük eden önemli ailelerden: MEDİCİLER
Eğer finansal sistem ve bunun en önemli bileşeni banka olmasa idi, borç vermek isteyen ile almak isteyen birbirini bulamayacak, dolayısıyla parasal ilişki kurulamayacaktı. Örnek verecek olursak, Floransa'da yaşayan Mediciler, sanatçıları ve bilim adamlarını finanse etmeseydiler belki de Rönesans süreci çok daha geç yaşanacaktı.
Dünyanın gelmiş geçmiş en zengin adamı: Jacob Fugger
Keza Macellan’ın dünyanın etrafında dolaştığı yolculuğun masraflarının önemli kısmı J.Fugger tarafından karşılanmasaydı, belki Coğrafi Keşifler olmayacaktı. Yine J.Fugger tarafından Kristof Kolomb’un Hindistan’a niyet edip (India) kazara Amerika’yı keşfetmesine ve hazin son ile karşılaşmasına sebep olan seyahatine fon sağlanmasaydı, insanlık tarihinin akıbeti daha farklı tecelli edebilirdi. Pek tabi bu örnekler çoğaltılabilir.
Bkz: Ferdinand Macellan, Portekizli denizci,kaşif. Dünyanın çevresini dolaşan ilk insan olarak tarihe geçmiştir.
Bir başka ifadeyle banka aracılığıyla kurulamayan bu ilişkiler sonucunda iktisadi faaliyetlerin sadece takas işleminden ibaret olacağını ve bunun da gelişen insanlık tarihi açısından sürekli ve geçerli olmayacağını da düşünebiliriz. Bir bakıma bankacılık tarihinin çok eski yıllara dayanmasının nedenini de aslında takas yerine yeni ve daha işlevsel sistemlere gereksinim duyulmasıdır.
Keza günümüzde kripto paralar da yeni daha adÎlane bir sistemin arayışının/gereğinin alternatifi niteliğindedir. Dolasıyla bankacılığın tarih boyunca gösterdiği gelişme, para kavramıyla da sıkı sıkıya ilişkili olmuştur. Buna ek olarak, para kavramı ve bankacılıktaki gelişme karşılıklı etkileşim süreciyle bugünkü düzeye ulaşmıştır da diyebiliriz.
Bankacılığın tarihsel gelişimine eski zamanlardan günümüze baktığımızda...
Kızıl Tapınak
Anadolu tarihinde bankacılık faaliyetlerinin başlangıcı MÖ.3500 yıllarına kadar uzanmaktadır. Mezopotamya’da Uruk kenti yakınlarındaki “Kızıl Tapınak ( M.Ö.3400–3200 )” bilinen en eski banka yapısıdır. (Ataş, 1966: 7)
M.Ö. 1800 yılında Babil Hükümdarı Hammurabi’ 'nin çıkarmış olduğu ünlü "Hammurabi Kanunları" alacak-borç ilişkisini düzenleyen maddeleriyle kredi ve faiz konularına müdahalesinin ilk örneğini oluşturmaktadır.
Eski Yunanda Parthenon ve Apollon tapınakları emanet kabul etmiş, para basmış ve ödünç vermişlerdir (Urgancı, 1982: 7). M.Ö. 4. yüzyıldan itibaren bunlar üzerindeki hükümet denetimi artarken bir yandan bankerlerin, bir yandan da kamu bankalarının ortaya çıktığı görülmüştür.
Mısır’da bankacılığın gelişmesi Büyük İskender (M.Ö.356 323)’in burayı işgalinden sonra M.Ö. 3. yüzyılda görülür. Eski Mısır’da “bileşik faiz” 'i yasaklayan hükümler bile bulunmaktaydı.
Batlamyus zamanında ( M.Ö.127–51 ) bankacılık devletin denetimi, daha doğrusu tekeli altına girmiştir. Bu bankacılık alanında kişisel işletmelerin ortadan kaldırılması anlamına gelmekteydi.Fakat ülke Romalılar'ın eline geçtikten sonra özel bankalar yeniden ortaya çıkmıştır. (Takan, 2001: 3).
(Babil'de M.Ö. iki bin yıllarında Bankacılık işlemleri, önceden zengin ve iyi örgütlenmiş kurumlar olan tapınaklarda yapılıyordu.
Babil'deki bu tapınaklarda hasat döneminde ürün üzerinden avans vermek için, din adamlarından emanet(borç) tahıllar, tohumlar vb. ' leri alınarak bu saikle kullanılıyordu. Eski Mısır tapınaklarına da geçen bu uygulamada görüldüğü üzere hasadın bir bölümünün biriktiği bu tapınaklar bir nevi ilkel banka görevi de görmüştür, diyebiliriz.)
Bkz: "Babil'in En Zengin Adamı" Arkad isimli sıradan bir adamın Babil'in en zengin insanı olana kadar geçen zamanda mevcut bilgileri ve tavsiyeleri ışığında George S. Clason tarafından derlenen inanılmaz bir kitaptır. Okunmasını kesinlikle tavsiye ederiz. Kitabın ufak olması sizi yanıltmasın. Özellikle finansal okur-yazarlık alanında çok önemli bir baş yapıttır.
Eski Mısır - Takas Ekonomisi
Takas yöntemi ilk kez M.Ö 9.000’de Mısır’da kayıt edildi. Ellerindeki inekleri, koyunlarla veya tahılı yağ ile değiştirmek isteyen çiftçilerin pazar oluşturması sonucu başladı.
Takasın ticaret yolları üzerinde gelişmesi ile Mısır’ın papirüsü, değerli taşları ve at arabaları; Afrika ve Asya’nın minerallerini ve hayvan derilerini alabilir oldu. Hiyeroglifler o zamanki ticaretin, özellikle malın değerini belirleme konusunda tartışmalar barındırdığını gösteriyor.
Eski Mısır'da üretilen bir kağıt türü: Papirüs
Bunun yanında yine o dönemlerde hükümdarların sarayları ile mabetleri para veya eşya olarak yapılan tevdiat, bankacılığın ilk izleri olarak kabul edilmektedir.
Bu yerler, biri yaşanılan, diğeri ölümden sonraki dünyanın egemenliğini temsil ettiğinden ve tevdiatta, hırsızlıkla talandan koruma gayesi görüldüğünden halka güven telkin ediliyordu. Bu emanetleri alanların kullanma haklarının olduğunu gösteren kayıtlara yer yer rastlanılmaktadır. (Takan, 2001: 4)
Bir mübadele aracı: Banknot
Mübadelede, para ekonomisine daha önce geçmiş bulunan Yunanistan ile İtalya arasında meydana gelmeye başlayan ticari bağıntılar arasında para değerlerinin takdiri ve değiştirilmesi sebebiyle İtalya’da da sarraflık başlamış, böylece Roma’da para ve kredi işlemleri gelişmiştir.
Daha sonraları şövalyelerle, bir takım çeşitli halk grupları da bu işlere girişmiştir. İslam'da faizin haram sayılması ,Orta Çağ'da Hıristiyanların para ve kredi işleriyle uğraşmasının kilise tarafından aforoz(dinden dışlama) sebebi olduğundan, bu işleri genellikle Hristiyan olmayan Yahudiler yapmıştır, yapmak durumunda kalmıştır.
Bununla birlikte Ortaçağ Avrupa'sında politik istikrarsızlık, yolların güvensizliği, şehirlerin kale duvarlarının arkasına çekilmeleri(Derebeylik/Feodalite düzeni) ile süregelen savaşlar, ekonomik ve ticari faaliyetleri geniş ölçüde akamete uğratmıştı.
Öte yandan kilisenin, kredi işlerini ve faizi Hıristiyanlar arasında (Yahudiler başta olmak üzere diğer dini guruplar hariç) aforoz sebebi görüp şiddetli cezalara tabi tutması bankacılığın gelişerek yayılmasını bir manada önlemiştir. (Sezgin ve Şendoğdu, 2008: 18 )
Nihayet Ortaçağın sonlarına doğru, memleketler arasında gelişmeye başlayan ticari münasebetlere paralel olarak bankacılık da bir ihtisas ve özel ticaret kolu haline gelmiş, Avrupa kıtasında yaygın hale gelmeye başlamıştı.
Önceleri kendi sermayelerinden kredi dağıtan bankalar, daha sonraki yüzyıllarda, saklanmak üzere emanet bırakılan paraların, kendi garantileri altında piyasalara plase edilmesine başlamış, bu suretle de bankaların mevduat kabulü bugünkü anlamda yürürlüğe girmiştir.
Amerika kıtasının keşfiyle, Akdeniz çevresinden dışarıya çıkan ticaret işleri yanında, bankacılık işlemleri ve teşkilatı da yine bu gelişmeye paralel olarak çoğalmış dış ticaret ödemelerine de aracılık etmeye başlamıştır.
Diğer yandan, 17. yüzyılın başlarından itibaren, bankaların yatırım kaynakları olan sermaye ve mevduata, banknot ihracı işlemleri de eklenmiş ve bu imkânlar, banknot çıkarma işleri devletlerce tekel altına alınıncaya kadar bu şekilde devam etmiştir. (Ataş, 1966: 8 )
Hakeza dünyada tarihsel olarak eski dönemlere kadar uzanan bankacılık faaliyetleri günümüze kadar da devam etmektedir. Geçmişte ve günümüzde bu faaliyetleri yürüten belli başlı önemli bankalar da olmuştur:
Casa di San Giorgio
12. yüzyılda İtalya’nın Cenova şehrinde bankerler sayesinde önem kazanmıştır. Bankerler 13. ve 14. yüzyıllarda başka ticaret merkezlerine de yayılmışlardır (Altuğ, 2000: 3).
Daha sonraları 1401’de Barselona Bankası, 1407’de Genova Bankası denilen “Casa di San Giorgio” adındaki banka kurulmuştur. Esas itibariyle Avrupalılara bu konuda örnek olan Lombardlardır. Gerek bunlar gerekse Yahudiler gittikleri yerlerde hep aynı kurallara ve hükümleri uygulamak suretiyle ticaret ve banka işlemlerine ilişkin genellik sağlamaya yardımcı olmuşlardır.
Bank Of Amsterdam Modern Bankacılığın başlangıcı 1609 yılında Amsterdam Bankası’nın kurulması ile başlamış, 1694 yılında kurulan İngiltere Bankası ve 1907’de ABD’de kurulan Federal Reserve Bank ile olgunluğa ulaşarak modern banka sisteminin (bir başka ifadeyle kapitalizmin) iskeletini oluşturmuşlardır. (Altan, 2001: 42)
Federal Reserve (FED)
Bankacılık faaliyetleri, endüstrinin ve ulaştırma imkânlarının da gelişmesiyle 19. yüzyılda büyük ölçüde genişlemiştir. Bu yüzyıldan önce kurulmuş çok az sayıdaki devlet ve belediye bankaları bir yana bırakılırsa, 19. yüzyıldan önce kurulmuş hemen hemen bütün bankalar, kişilere ait ve genellikle onların hayatları ile sınırlı olarak, “şahsi işletme” niteliğinde iken 19. yüzyıldan sonra kurulan çoğu banka ise “sermaye şirketi” şeklinde kurulmuştur.
FED’ in oluşumuna baktığımızda bizleri kıta Avrupa’sındaki, bazı önemli finansal gelişmelere kadar götürmektedir (Mullins, 1991, s.56). Özellikle 18. yy.'da bankacılık alanında gelişmelerin yoğun olduğu Avrupa'dan yola çıkarak bir örnek üzerinden devam ederek yazımızı sonlandıralım.
O dönemlerde Kutsal Roma İmparatorluğu egemenliğinde olan Frankfurt şehrinde, Judengasse denilen Yahudi mahallesinde, altın kuyumcusu (goldsmith) ve de tefeci olan Amschel Moses Bauer, (1710- 1755), 1743’de, dükkanında bankerlik yapmaya başlamıştı.
İşyerinin kapısına da simge olarak kızıl kalkan üzerine kartal başı amblemli, Roma İmparatorluğu’nun ve aynı zamanda da Frankfurt’ un simgesini asmıştı.
Bu durumu açıkçası ülkemizde özellikle inşaat sektöründe yer alan emlak ,inşaat vb. şirketlerin sıklıkla logo olarak kullandıkları Osmanlı Turası mevzusuna da benzetiyorum. Sanıyorum güçlü olandan yana olma psikolojisiyle alakalı bir durum herhalde. Bilemiyorum. Bir de böyle önemli simgelerin hemen hemen her yerde kullanılması da ne kadar doğru o da ayrı bir tartışma konusu.
Amschel'in dükkanı da piyasada "Kızıl Kalkan" firması (Almanca: Roth Schild, İngilizce: Red Shield) olarak anılmaya başlanmıştır. (Krismer, 2013, s.267).
Daha sonraları oğullarından Mayer Amschel Bauer (1743-1812), babasından öğrendiği bankerlik işlemlerinin inceliklerini ve finans sektörünün temel dinamiklerini çok iyi kullanarak, bu sektörde önemli başarılar sağlamıştır.
Mayer Amschel Bauer, bu süreçte, resmi yönetimlere borç para verme işinin özel şahıslara borç para verme işinden çok daha kârlı olduğunu da çok iyi öğrenmiştir (Carmack, s.1).
Nitekim kendisi ileride uluslararası finans literatüründe “Finansın Babası” olarak anılacaktı. Mayer Amschel, ‘’Bauer’’ olan aile soyadını, firmanın simgesi olan ve Almanca’da Kızıl Kalkan anlamına gelen Rothschild’ e çevirtmiş, firma amblemini de gene kızıl kalkan üzerindeki kartalın pençelerine, bu defa 5 erkek çocuğunu temsilen, 5 adet altın renkli oklar da eklemişti. (Business and Employment, 2010.).
Mayer Amschel Rothschild, bu unvanını ve finans sektöründeki bu inanılmaz yükselişini beş oğluna miras bırakarak dünyanın önemli finans merkezlerinde şubeler ve bankalar açtırtmış ve de önemli finans kurumlarının hisselerini satın almakla yoluna devam etmiştir.
Özellikle dar boğaza giren hükümetlere borç para vermenin, o ülkelerdeki ticari faaliyetlerde imtiyaz elde etmenin önemini anlamış ve daha da büyük ticari başarılara bu şekilde ulaşmıştır.
( Rothschild Hanedanlığı hk. ayrıntılı bilgi için bkz. La Dynistie Des Rothschild, 2011; Rothschild-Our History, 2014.)
Büyük oğlu Amschel Mayer Rothschild (1773- 1855) (1817 de asalet alarak Amschel Mayer Von Rothschild & 1822'de Baron ünvanını almıştır), Frankfurt’taki bankanın (M.A. Rothschild and Sons), Salomon Mayer Rothschild (1774-1855)
Viyana’daki bankanın, Nathan Mayer Rothschild (1777-1836) Londra’daki bankanın, Karl Mayer Rothschild (1788-1868) Napoli’deki bankanın ve Jacob (James) Mayer Rothschild (1792-1868) da, Paris’teki bankanın yönetimlerini üstlenmişlerdir.
(Bkz: Welcome to the Rothschild Archive’s - Brief history of the Paris house de Rothschild Frères, 2014, s.1; Les Rothschild en France au XIXe siècle, 2014)
Avrupa’da aynı dönemlerde, finans sektörünün bu önemli gruplarının, Osmanlı İmparatorluğu ile hiç eksilmeyen ilişkileri de olmuştur.
Özellikle, İngiliz ve Fransız bankerler, Osmanlı’daki yerleşik Ermeni, Rum ve Yahudi bankerler vasıtasıyla, devletin çeşitli kademelerindeki memurlar ile çok yakın ilişkiler kurmuşlardır.
Osmanlı Devleti nezdinde banka kurma projeleri üretmişler ve sunmuşlardır. Nitekim 1847’de, Dersaadet Bankası (Banque de Constantinople yani İstanbul Bankası), Galata bankerlerince (Jacques Alleon, Theodore Baltazzi, vd.) kurulmuş ve 1849’da faaliyete geçmiştir.
19. yüzyılın bankacılık tarihindeki en belirgin özelliğiyse, bankaların “anonim olarak kurulma ve örgütlenme” şeklinin ilk kez bu yüzyılda uygulanmış olmasıdır, diyebiliriz. Böylelikle eski çağların dar imkânlarına sahip, küçük sermayeli ve dağınık bankaları yerine, hemen hemen bütün ülkelerde, büyük sermaye ve de finansal imkânlara sahip, çok şubeli “dev bankalar” doğmuştur. (Altuğ, 2000: 3–4)
Osmanlı Bankası (Kuruluş 1856)
1856'da kurulan İngiliz sermayeli Bank-ı Osmani (Ottoman Bank) ile 1862 istikrazını üstlenen Fransız mali grubu Banque de Paris et des Pays-Bas ortaklığıyla, 1863'te İstanbul'da Bank-ı Osmanî-i Şahane adıyla kurulan bankadır. 2001 yılında Garanti Bankası'na katılmasıyla varlığı sona ermiştir.
Avrupa’da yukarıda da belirttiğimiz üzere özellikle 14. ve 19. yüzyıl arasında finansal alanda meydana gelen önemli gelişmelere benzer bir süreç Osmanlı ekonomisinde de yaşandı. Osmanlı Devleti’nde para değişimi ve kredi ilişkilerini genelde sarraflar yönetirdi.
17. yüzyılda Bursa ve Edirne’de büyük sarraflar vardı ve İstanbul’da sarraflar loncalara ve tüccarlara kredi vermenin yanı sıra devlete de borç vermekteydi. Osmanlı ekonomisinde faiz (riba) ve tefecilik şeriat tarafından yasaklansa da kredi ilişkileri içinde faize karşılık gelecek ödentilerin yapıldığı belirlenmiştir." (Faroqhi,2004).
Para vakıfları ve lonca vakıfları kredi vermekte, para vakıflarında 18. yüzyıl sonlarına kadar kredi faiz oranı ortalama %11-13 aralığında bulunmaktaydı.16. yüzyıla kadar Osmanlı devletinin yurt dışı bağlantılarını Yahudiler yapmış, bu grup finans alanında etkin iken, daha sonra Rum ve Ermeni sarrafların etkinliği giderek artmıştı. (Goffman, 2004).
Avrupa’da meydana gelen ve bütün dünyayı etkisi altına alan ticarileşme ve parasallaşma süreci Osmanlı Devleti’ni de etkilemiş, 1838 Ticaret Antlaşması ve 1839 Tanzimat Fermanı Osmanlı ekonomisi idari yapısında önemli değişiklikleri de beraberinde getirmişti.
Osmanlı Devleti 1838 Ticaret Antlaşması ile bu ticarileşme sürece müdahil olunca, ithalat yasakları ve tekeller kalkmış Osmanlı ekonomisi dünyaya açılarak bunun sonucunda kısa sürede dış ticaret açıkları artmıştı.
Dış ticaretteki büyümeye paralel olarak Osmanlı ekonomisinde finansal faaliyetler çeşitlenmeye başlamıştı. Osmanlı ekonomisinde artan ithalat akabinde para talebini artırmış, para darlığı nedeniyle 1840 yılında el ile yazılı "Kaime" adı verilen iç borçlanma senetleri çıkarılmış, daha sonra basılı kaimelere geçilmişti. (The Birth Of The Turkish Banking System, Yetiz,Filiz,2016)
IMF'nin resmi web sitesinde yayınlanan bir paylaşım
Yukarıdaki örneklerde de belirttiğimiz üzere bugüne kadar birçok değişik ve gelişme kaydeden bankalar günümüzde en son şeklini almıştır ve bu noktada ileride yeniden bir gelişme, değişim, dönüşüm içerisinde olacaklardır, diyebiliriz.Bu noktada özellikle son zamanlarda Merkez Bankaların'ın CBDC (Merkez Bankası Dijital Para Birimi) çıkarmak adına yaptıkları çalışmalar dikkat çekmekte.
Şahsi fikrim, kurumların (hükümetler, bankalar, şirketler vb.) ve bireylerin gelecekte kripto ekosistemine adapte olup ortak akıl, konsensüs ve rasyonalite içerisinde bir yasal çerçeve/düzenleme oluşturulduktan sonra bu ekosisteme ayak uydurmaları gerekliliği yönündedir ki bu realite artık kaçınılmaz bir evreye gelmiştir.
Sonuç olarak komple bir sistemi dış güçler benzetmesinden yola çıkarak, sözüm ona Faiz Lobisi, dünyayı yöneten ve dünyanın kaderini tayin eden 3-5 aileden (Rockefeller, Rothscilds vb.) ibaret görerek hareket etmek yerine yeni gelecek olan ekosistemlere nasıl uyumlu ve de faydalı bir şekilde entegre olmalıyız noktasında bilgi ve birikim düzeyimizi finansal okur yazarlık konularında genişleterek kendimize bir yol haritası belirlemeliyiz diye düşünüyorum. Keza ülkelerin de bu doğrultuda belli devlet politikalarının olmasını da çok elzem buluyorum.
Comments